Beklenen
Ne hasta bekler sabahı,
Ne taze ölüyü mezar.
Ne de şeytan, bir günahı,
Seni beklediğim kadar.
Geçti istemem gelmeni,
Yokluğunda buldum seni;
Bırak vehmimde gölgeni
Gelme, artık neye yarar?
|
|
Necip Fazıl Kısakürek
+++++++++++++++++++++++++++++++
Ağlamak İçin Gözden Yaş mı Akmalı?
Ağlamak için gözden yaş mı akmalı?
Dudaklar gülerken, insan ağlayamaz mı?
Sevmek için güzele mi bakmalı?
Çirkin bir tende güzel bir ruh, kalbi bağlayamaz mı?
Hasret; özlenenden uzak mı kalmaktır?
Özlenen yakındayken hicran duyulamaz mı?
Hırsızlık; para, malmı çalmaktır?
Saadet çalmak, hırsızlık olamaz mı?
Solması için gülü dalından mı koparmalı?
Pembe bir gonca iken gül dalında solmaz mı?
Öldürmek için silah, hançer mı olmalı?
Saçlar bağ, gözler silah, gülüş, kurşun olamaz mı? |
|
Victor Hugo
+++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++
Zindandan Mehmed'e Mektup
Zindan iki hece, Mehmed'im lâfta!
Baba katiliyle baban bir safta!
Bir de, geri adam, boynunda yafta...
Halimi düşünüp yanma Mehmed'im!
Kavuşmak mı? .. Belki... Daha ölmedim!
Avlu... Bir uzun yol... Tuğla döşeli,
Kırmızı tuğlalar altı köşeli.
Bu yol da tutuktur hapse düşeli...
Git ve gel... Yüz adım... Bin yıllık konak.
Ne ayak dayanır buna, ne tırnak!
Bir âlem ki, gökler boru içinde!
Akıl, olmazların zoru içinde.
Üstüste sorular soru içinde:
Düşün mü, konuş mu, sus mu, unut mu?
Buradan insan mı çıkar, tabut mu?
Bir idamlık Ali vardı, asıldı;
Kaydını düştüler, mühür basıldı.
Geçti gitti, birkaç günlük fasıldı.
Ondan kalan, boynu bükük ve sefil;
Bahçeye diktiği üç beş karanfil...
Müdür bey dert dinler, bugün 'maruzât'!
Çatık kaş.. Hükûmet dedikleri zat...
Beni Allah tutmuş, kim eder azat?
Anlamaz; yazısız, pulsuz, dilekçem...
Anlamaz; ruhuma geçti bilekçem!
Saat beş dedi mi, bir yırtıcı zil;
Sayım var, maltada hizaya dizil!
Tek yekûn içinde yazıl ve çizil!
İnsanlar zindanda birer kemmiyet;
Urbalarla kemik, mintanlarla et.
Somurtuş ki bıçak, nâra ki tokat;
Zift dolu gözlerde karanlık kat kat...
Yalnız seccâdemin yününde şefkat;
Beni kimsecikler okşamaz mâdem;
Öp beni alnımdan, sen öp seccâdem!
Çaycı, getir, ilâç kokulu çaydan!
Dakika düşelim, senelik paydan!
Zindanda dakika farksızdır aydan.
Karıştır çayını zaman erisin;
Köpük köpük, duman duman erisin!
Peykeler, duvara mıhlı peykeler;
Duvarda, başlardan, yağlı lekeler,
Gömülmüş duvara, baş baş gölgeler...
Duvar, katil duvar, yolumu biçtin!
Kanla dolu sünger... Beynimi içtin!
Sükût... Kıvrım kıvrım uzaklık uzar;
Tek nokta seçemez dünyadan nazar.
Yerinde mi acep, ölü ve mezar?
Yeryüzü boşaldı, habersiz miyiz?
Güneşe göç var da, kalan biz miyiz?
Ses demir, su demir ve ekmek demir...
İstersen demirde muhali kemir,
Ne gelir ki elden, kader bu, emir...
Garip pencerecik, küçük, daracık;
Dünyaya kapalı, Allaha açık.
Dua, dua, eller karıncalanmış;
Yıldızlar avuçta, gök parçalanmış.
Gözyaşı bir tarla, hep yoncalanmış...
Bir soluk, bir tütsü, bir uçan buğu;
İplik ki, incecik, örer boşluğu.
Ana rahmi zâhir, şu bizim koğuş;
Karanlığında nur, yeniden doğuş...
Sesler duymaktayım: Davran ve boğuş!
Sen bir devsin, yükü ağırdır devin!
Kalk ayağa, dimdik doğrul ve sevin!
Mehmed'im, sevinin, başlar yüksekte!
Ölsek de sevinin, eve dönsek de!
Sanma bu tekerlek kalır tümsekte!
Yarın, elbet bizim, elbet bizimdir!
Gün doğmuş, gün batmış, ebed bizimdir!
(1961) |
|
Necip Fazıl Kısakürek
++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++
AŞK ÇOCUĞU
|
Pencerelerin kenarından
Sarkmış tül perdeleri
Pembe Evin
Uçup uçup yüz sürüyorlar
Karşı tepedeki manastırın selvilerine
Rüzgârla eğilip doğruldukça
Sardunyalar, biberiyeler,
Hiç korkma
Karada ölüm yok oğlum sana bugün
Leylekler daldı birden göğün acentasına
Gidip-gelme almak üzere Güneye hicret
Sen de gel diyorlar kanatlarıyla,
El sallıyorum ben de yattığım yerden
Leyleklere Leylim-Leylim
Diye diye
Güneşle karışık bir esinti geçiyor şakağımdan
Uzatıyorum elimi denizden yeni çıkmış senin serinliğine,
Göğsümün, karnımın, kasıklarımın, bacaklarımın
Tüyleri kamaşıyor sevinçten
Uyanıyoruz sonra
Dizine yatırıp beni çingene benlerimi sıkıyorsun
Gümüşlü zurnası dikiliyor havaya çeribaşının
Işıklar bir bahriye çiftetellisi çalıyor yüzümde
Hay allah
Yine tutuldum galiba
Derken bir aşk çocuğu doğuyor
Çırpınan denizin karnından
Bu şiir
Ağlarken gülüyor
Ve ağlıyor gülerek
Tuzlu damlalarıyla güneşin,
Sözcükler yanıp yanıp sönerken
Körpecik teninde
Uzaylardan aparttığım yıldız bitleriyle.
|
CAN YÜCEL
|
++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++
çalışkan öğrenci marşı
korkma bu sınıf yüz alacak sınavlarda başarılı olacak
dörtler beşler karnede patlıyacak
biz senin öğrenciniz senin yüzünü kara çıkarmıyacaız
çatma kurban olatım çehreni ey naclı hoca,
kahraman öğrencine bir gül ne bu sevgi bu gurur
olsun uğruna bu canım feda
haklıdır dersleri iyi olan öğrenciler daima
+++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++
Öğrenci Marşı
Korkma, bu sınıf toptan kalacak
Sınavlarda hep sana yardımcı olacak
Birler, ikiler karnede parlayacak
Onlar senindir hocam, senin eserindir ancak.
Çatma kurban olayım çehreni ey nazlı baba
Kahraman evladına bir gül ne bu öfke bu ceza
Olsun senin uğruna bu canım feda
Haklıdır derslerden kalan öğrenci daima.
Ben ezelden beridir ZAYIF aldım zayıf alırım
Hangi hoca bana beş vermiş şaşarım
Ben her gün zayıflarla yatıp kalkarım
Yırtarım karnemi aileme göstermem atarım
Karnemin tamamını sarmışsa bütün birler
Benim iman dolu hocalarım sonra bana ne derler!
Evdekiler her gün beni kötüleyip üzerler
Bu zayıflar ne deyip üzerime yürürler
Arkadaş! Karneni zayıflara uğratma sakın
Biraz çalış bitsin bu alın yazın
Bundan sonra beş almak senin hakkın
Alışırsın beşlere belki yarın belki yarından da yakın
Aldığın birleri "not" diyerek geçme tanı
Düşün sınıftaki onlarca beş alanı
Sen tembel öğrencisin incitme yazıktır babanı
Verme karneni babana, verseler dünyaları
Kim bu beşlerin uğruna olmaz ki feda
Karneyi sıksan fışkıracak "bir" bir daha
Söylemese, karnemdeki birleri hocalarım babama
Etmese bir dolu karnemden beni herkesin yanında
Ruhumun hocalardan isteği beş almaktır emeli
Değmesin yazılıma hocaların kırmızı kalemi
Bu birler ki karnemin temeli
Ebedi karnemin üstünde benim inlemeli
O zaman annemle babam kırarsa kafamı
Her birimden dolayı yerim çehreme tokatı
Fışkırır sicim gibi gözlerimden göz yaşları
İşte o zaman hapis olurum çıkamam dışarı
Yok ol artık önümden ey şanlı karne
Dönsün artık karnemdeki bütün birler beşe
Yer verme karnede artık birlerle
Hakkındır senin de sevinmek karnede Hakkındır!
++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++
DÜELLO
Bir düelloda
Daha büyük bir şey vardır
Ve daha acıdır bu
Ölümden de ölüm korkusundan da
Bakarsın dün en güvendiğin kişi
Karşı tarafın şahidi olmuş
İşte acıdır bu da
Ölümden de korkusundan da
Daha da acısı vardır ama
O da sevdiğin kadının
Karşı tarafı ziyaret etmesidir
Bu bir nezaket ziyareti de olsa
Düello gerçekleşmemiş de olsa
Acıdır bu
Ondan da ondan da
Daha da acısı
Kılıcın elinde
Alnında bir tutam güneş
Kalakalıyorsun ortada
Cemal SÜREYA
+++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++
YANILGI
Değil kardeşim değil , dal yeşil gök mavi değil
Bilsen ben hangi alemdeyim sen hangi alemde
Aklından geçer mi dersin, aklımdan geçen şeyler
Sanmam
Yıldız ve rüzgar payımız müsavi değil
Sen kendi gecende gidersin ben kendi gecemde
Vazgeç
Ayrıdır bindiğimiz gemiler
Cahit Sıtkı TARANCI
|
|
|
|
|